New York'ta Bir Gün

8 Mayıs 2013 Çarşamba yazildi.




Dünyayı tanımak için ziyaret edilmesi gereken birkaç kent var. Amerikalıların “Big Apple” yani “Büyük Elma” adıyla andıkları New York da bu kentlerden biri. İyisiyle, kötüsüyle dünya kültürüne yön veren ülkenin kültürüne yön veren kent, meraklı gezginler için dibi görünmeyen bir hazine sandığı gibi.

 Aylarınızı verseniz de kenti tam anlamıyla keşfetmeniz zor. Zira New York, sürekli değişen, yaşayan bir kent. Peki, her anlamda bu kadar zengin New York’u ziyaret etmek için sadece bir gününüz olsa ne yapardınız? Sizin için bu güzel kenti bir günde keşfedebilmeniz için bir rehber hazırladık.

New Yorklular gibi kahvaltı
Bugünkü programınız oldukça yoğun. Bu yüzden erkenden kalkarsanız iyi edersiniz…

Güne bir New Yorklu gibi kahvaltı yaparak başlayın. New York’un meşhur tatlarından bagel, kahvaltı için iyi bir seçenek.  Bir “bagel shop”a gidip bagel ve kahveyle kahvaltınızı yapın.

En tepeye!
Kenti keşfetmeye, en yüksek noktalarından birinden kente bakarak başlamaya ne dersiniz? O zaman sonraki durağınız Rockefeller Center.

Rockefeller Center, Manhattan’ın meşhur manzarasının en önemli öğelerinden biri. 1930’larda inşa edilmiş bu gökdelenin harika bir gözlem terası bulunuyor. Çabuk olsanız iyi edersiniz. Zira  “Top of the Rock” gözlem terasına saat 11.00’e kadar çıkılabiliyor.


Central Park’ta derin bir nefes
New York şanslı kentlerden biri. Çünkü kentin merkezinde, neredeyse küçük bir orman büyüklüğünde olan Central Park yer alıyor. Günün hemen hemen her saatinde New Yorklular için bir soluklanma noktası olan Central Park’ta kısa bir yürüyüş yapabilirsiniz. Central Park’ın meşhur faytonlarına binmek de hiç fena bir fikir değil!



 
                                                                                                                                                                                  Kısa bir müze gezisi
New York bir müzeler kenti. Ama sizin fazla vaktiniz yok. Bu yüzden hızla gezebileceğiniz, ilginç bir müzeye gidin: American Museum of Natural History.

Amerikan Doğa Tarihi Müzesi, kendi alanında dünyanın en büyük müzelerinden. Fosillere ya da dinozorlara meraklıysanız, bu müzeye bayılacaksınız. Zamanınızı daha iyi kullanmak adına rehberli müze turlarından birine katılabilirsiniz.
Fifth Avenue’de bir New Yorker gibi
New York’a gelip de dünyanın en ünlü caddelerinden Fifth Avenue’de bir tur atmadan olmaz. Birçok dünya markasının prestij mağazalarının bulunduğu bu cadde, şehrin simgelerinden biri.
Bu arada karnınız acıktı mı? Acıktıysa, Fifth Avenue üstündeki pizzacılardan birinde mola verebilirsiniz.




Yeraltındaki New York
Fifth Avenue’de biraz yürüdükten sonra, kent hayatının en önemli parçalarından biri olan metroya binmeye ne dersiniz?

New York metro hattı, dünyanın en büyük metro hatlarından biri. Metro, kent hayatının bu kadar içinde olunca, kendine has bir metro kültürü de oluşmuş. Büyük istasyonlardaki sokak sanatçılarının performansları oldukça etkileyici.

Metroya binin ve City Hall’un birkaç durak yakınında inin. Dışarıya çıktığınızda mimarisiyle son derece etkileyici olan kent yönetim binalarını göreceksiniz. Bu binaların arasında gezindikten sonra, kısa bir yürüyüş sonunda Brooklyn Köprüsü’nün harika manzarasıyla karşılaşacaksınız.




Köprü üstünden New York
Sonraki durağınız, New York’un görsel simgelerinden biri olan Brooklyn Köprüsü. Manhattan’ı kente bağlayan bu köprü, geçtiğimiz günlerde 125. yaş gününü kutladı. Köprüde, harika manzaranın tadına varabilirsiniz.





Muhteşem bir hediye: Özgürlük Anıtı
Kuşkusuz ki kentin en önemli görsel simgesi Liberty adasındaki Özgürlük Anıtı. Buralara kadar gelmişken, yıllardır Amerika’nın özgürlüğünün simgesi olan bu anıtı görmeden olmaz.

Özgürlük Anıtı, Fransız hükümetinin Amerika’ya bir hediyesi... 1886 yılında Fransız heykeltıraş Frédéric Bartholdi tarafından yapılan anıta Battery Park’tan kalkan gemilerle ulaşılıyor.


Times Square: Dünyanın merkezi
New York’ta günü bitirmek için en iyi yerlerden biri Times Meydanı. Devasa reklam panolarının ışıklarıyla süslenmiş dünyanın en önemli meydanlarından biri olan bu noktada aradığınız her şeyi bulmanız mümkün.

New York’taki bu güzel günü hayatınız boyunca hatırlamak istiyorsanız, günün son saatlerini bir Broadway müzikali izleyerek geçirebilirsiniz.

Hızlı bir turla dünyanın en güzel kentlerinden New York’u anlatmaya çalıştık. Ancak tabii ki, New York tüm bu anlattığımız yerlerin ötesinde bir kent. Bu yüzden oralara kadar gitmişken ne yapın edin, kendinize New York’u keşfetmek için daha fazla zaman yaratın.





kaynak: bavul.com

Moskova

26 Nisan 2013 Cuma yazildi.



Üçüncü Roma

Bizans İmparatorluğu'nun çöküşünün ardından Ortodoks Kilisesi'nin merkezi haline gelmesiyle Üçüncü Roma adını alan Moskova, Rusya'nın tarihinde önemli bir role sahip. Bir zamanlar Sovyetler Birliği'nin merkezi olan şehir günümüze kadar oluşan yeni elit kesim ve beraberinde getirdiği bambaşka atmosferiyle modern Rusya'nın başkenti konumunda.

Moskova batı ve doğunun arasında, ikisinin de etkilerinin rahatlıkla sezilebileceği büyük, ihtişamlı ve kendine has bir havaya sahip bir şehir. Rusya'nın her yönünü içinde barındıran bu metropolde keşfedilecek çok şey var.

Gitmeden Önce
Oku
Puşkin
Üç Kızkardeş,  Anton Pavloviç Çehov
Mission to Moscow, Joseph E. Davies

İzle
Mission to Moscow, Michael Kurtiz
I Walk Around Moscow (Ia Shagaiu po Moskve) - Georgi Daneliya
Moscow Does not Believe in Tears (Moskva Slezam ne Verit) - Vladimir Menshov

Dinle
Nikolai Rimsky-Korsakov,  Alla Pugachova, t.A.T.u, Aria, Dima Bilan
Stranger in Moscow - Michael Jackson
Moscow nights - Vasily Solovyov-Sedoi

Ordayken

Kremlin ve Kızıl Meydan’a bir gün ayırın
Moskova’ya gelen her turistin mutlaka görmesi gereken yerlerin başında Kremlin ve Kızıl Meydan gelir.  Kentin kalbi olarak bilinen Kremlin ve komünizm döneminin en önemli olaylarının meydana geldiği Kızıl Meydan tarihi ve turistik simgelerle dolu olduğundan, kapsamlı bir gezi için bir tam güne ihtiyacınız olacak.

Bolşoy Tiyatrosu
Perdelerini ilk kez 1825 yılında açan Rusların en meşhur ve prestijli tiyatrosu Bolşoy’da sergilenen tiyatro, opera ve ya bale gösterilerine gitmeye çalışın.

Tekne turuna çıkın
Havanın sıcak olduğu aylarda gezi otobüslerinden ziyade gezi teknelerini tercih edin. Çok büyük olmayan bu teknelerle Kremlin, Stalin gökdelenleri ve Novospassky Manastırı gibi farklı turistik görebilirsiniz. Yaklaşık bir buçuk saat süren geziler, yetişkinler için 10$. Ayrıca, Vodnoe Taxi adlı bir şirket, 110 $ karşılığında özel tekne turu hizmeti veriyor.

Metroda Moskova’nın tarihine tanıklık edin
1935 yılından beri hizmet veren Moskova metro hattı, dünyadaki en görkemli metro istasyonlarına sahip. Stalin öldüğünde 4 hatla hizmet veren bu metro, günümüzde 12 hattan oluşuyor. Neredeyse her istasyonun dekorasyonu birbirinden farklı... Dikkatle incelediğinizde her istasyonun dekorasyonunda yapıldıkları döneme ait izler bulacak, şehrin tarihine tanıklık edeceksiniz. Özellikle Mayakovskaya, Komsomolskaya, Novoslobodskaya ve Kropotkinskaya istasyonları başlı başına birer sanat eseri kabul edilebilir.

Arbat Caddesi’nde yürüyüşe çıkmanın keyfini çıkarın
Moskova’nın İstiklal Caddesi olarak da tanımlayabileceğimiz Arbat Caddesi şehrin entelektüel kesimiyle özdeşleşmiş durumda. Moskova’nın en canlı caddesi sayılan Arbat’ta pek çok hediyelik eşya dükkanı, lokanta, kafe, tiyatro, müzisyen ve ressam bulunuyor. PuşkinÇaykovski,  Mayakovskiy ve Meyerhold gibi ünlülerin yaşadıkları yerleri merak ediyorsanız, Arbat’a mutlaka uğramalısınız. Unutmayın, Arbat Caddesi’nin en önemli özelliklerinden birisi de yalnızca yayalara açık nadir caddelerden biri olması.

Eğlencenin sınırlarını zorlayın!
Hava kararınca ışıl ışıl bir şehre dönüşen Moskova’nın gece hayatı son derece cazip. Sayısız gece kulübü, bar ve kafenin bulunduğu şehir, her eğlence anlayışına hitap ediyor. www.moscowout.ru sitesinden etkinlikleri takip edebilir, Moskova’nın eşsiz gece hayatının bir parçası olabilirsiniz. 


Paris

yazildi.




Romantizmden Fazlası

Seyahat kişileri Paris’in romantizmin başkenti olduğu söyler bize. Yalan değil, Paris muhtemelen çoğu insan için dünyanın en romantik kentlerinden biri. Ancak bu romantizm, anlatılan romantizmden çok daha derin.

Tüm bu turizm pazarlaması çalışmalarına rağmen, Paris romantizmi yaşayan bir kent. Romantizm ve aşk çağrışımlarından bahsetmiyoruz sadece… Paris, yalnız bile olsanız bile sizi içine çeken, onu yakından tanımanız için ısrar eden, ilham veren bir kent.

Paris, görmek istediğiniz yüzünü gösterir size. Bu yüzden iki gezginin Paris’i birbirinden farklı olabilir. Paris büyüktür ve bambaşka hikâyeler yazdırır. Sizin yapmanız gereken, kendinizi koşulsuz bir şekilde Paris’in kollarına bırakmak ve bu şehirde geçen iyi bir hikâye yazmak

Gitmeden Önce

Oku
Paris’in Karnı Emile Zola
Paris, Paris Mine G. Kırıkkanat
Paris Sıkıntısı Chalers Baudlaire
Paris, Ecekent Enis Batur

İzle
Paris, Je t’aime (Paris, Seni Seviyorum)
Les Amants Du Pont-neuf  (Köprü Üstü Aşıkları) Leos Carax
Last Tango in Paris ( Paris’te Son Tango) Bernardo Bertolucci
2 Days in Paris (Paris’te 2 Gün) Julie Delpy

Dinle
Edith Piaff, Serge Gainsbourg, Charles Aznavour, Patricia Kaas, Khaled, Louise Attaque, Noir Desir

Ordayken

Paris’in en yüksek notlarından kente bak!
Eiffel Kulesi, Sacré Coeur, La Tour Montparnasse ve Defense bölgesinde bulunan La Grande Arche; Paris’in en yüksek noktaları. Bu noktalardan Paris’in inanılmaz güzellikteki manzarasına bakmadan dönmeyin.

Louvre’da kaybol!
Dünyanın en büyük müzelerinden biri olan Louvre’un zengin koleksiyonun sergilendiği koridorlarında kaybolun.

Bateaux Mouches ile Seine üstüne gez!
Seine nehri kenarında dolaşırken, üstü şeffaf bir şekilde kapatılmış gezi tekneleri göreceksiniz. Bu teknelere Bateaux Mouches adı veriliyor. Bu tekneler biraz turistik olsa da, özellikle Paris’i ilk defa ziyaret ediyorsanız, kentin sunduğu eşsiz manzaraların tadını çıkarmak için oldukça iyi bir yol. Yaklaşık her yarım saatte bir tekne kalkıyor. Ücret ise yetişkinler için 11€, 12 yaş altı çocuklar için 5€50. Ayrıca geceleri bu teknelerde yemek servisi de yapılıyor. Daha fazla bilgi için: http://www.bateaux-mouches.fr/

Boheme hayatı yaşa!
Montmatre bölgesinin küçük sokaklarında kaybolun. Bir dönem orada yaşamış olan ressamların, şairlerin, yazarların, müzisyenlerin gözleriyle Paris’e bakmaya çalışın.

Pompidou’da yaratıcı olun
Pompidou, dünyanın en büyük modern sanat koleksiyonlarından birine sahip olsa da, asla bir müze değil. Burası, yaşayan bir kültür merkezi… Bu yüzden Pompidou’da sadece sergiler yok. Müthiş bir kütüphane, videotek ve dönem dönem workshop’ların düzenlendiği salonlar var. Pompidou’nun programına mutlaka göz atın!

Seine Nehri kıyısında yürüyüşe çık!
Gazetenizi ya da dilerseniz şarabınızı alın ve Seine nehri kıyısında yürüyüşe çıkın.

Citroen 2 Cheveaux ile kenti keşfet!
New York’un taksileri, Venedik’in gondolları varsa, Paris’in de 2 Cheveaux’ları var. ‘60’larda ekonomik bir araç üretme fikriyle ortaya çıkan bu arabalar, kısa sürede kentin simgelerinden biri haline gelmiş.
Bu sevimli küçük araçlarla size göre özel tasarlanmış kent turları yapmanız mümkün. 4 Roues Sous 1 Parapluie (http://www.4roues-sous-1parapluie.com/) , aynı zamanda rehber olan şoförleriyle Citroen 2 Chevaux araçlar üstünde kent turları düzenliyor. Acentenin sunduğu standart tur paketlerinden birini seçebilir ya da kendi turunuzu yaratabilirsiniz.

Seine Nehri kıyısında yürüyüşe çık!
Gazetenizi ya da dilerseniz şarabınızı alın ve Seine nehri kıyısında yürüyüşe çıkın.


VİYANA

23 Nisan 2013 Salı yazildi.




Avusturya’nın başkenti Viyana, tarihin içinde yaşayan şanslı kentlerden. Klasik müzik, vals, balolar ve dünyaca ünlü kafeler; Viyana’yı anlatmak için kullanılması gereken kelimeler belki de...

Viyana’yı etkileyici kılan özelliği, geçmişle bugünün bir arada uyum içinde yaşaması.  Habsburg hanedanın döneminin yansımaları, bugünün hareketli kent yaşantısı içine karışıyor.

Çoğu kimse aklında Viyana’yı her köşesinde klasik müzik çalınan, herkesin her gece bir baloya katıldığı, her öğlen kafelerin yazarlarla dolup taştığı bir yer olarak canlandırır. Böyle beklentilerle Viyana’ya gidenler ise oldukça büyük bir hayalkırıklığı yaşar.

Viyana’nın ziyaretçilerini kucaklayan sıcak bir kent olduğunu söylemek güç ama hiçbir zaman bu kentin koca bir imparatorluğa başkentlik yapmış olduğunu unutmamak gerek. Bu yüzden Viyana, farklı beklentilerle kendisini ziyaret eden gezginlere hayalkırıklığı yaşatsa da, bir açık hava müzesi olması nedeniyle farklı tecrübeler de vadediyor.


GİTMEDEN ÖNCE

Oku
Malina Ingeborg Bachmann
Romantik Bir Viyana Yazı Adalet Ağaoğlu

İzle
Amadeus Milos Forman
Before the Sunrise  Richard Linklater
The Illusionist Neil Burger
Copying Beethoven Agnieszka Holland

Dinle
Mozart, Beethoven, Opus, SheSays

ORDAYKEN
Bir Viyana kafesinde melange iç!
Viyana kent kültüründe kafelerin rolü çok büyük. Kentin entelektüel yaşamının büyük bir bölümü kafelerde geçmiş. Bu yüzden siz de Viyanalılar gibi yapın. Süt köpüğünden yapılan melange’ınızla birlikte gazetenizi açıp en azından bir saat için Viyana kafelerinin tadına varın.

Operaya gidin
Viyana ziyaretlerinin olmazsa olmazlarından biri de, bir klasik müzik konseri ya da operaya gitmek. Özellikle Staatsoper’in programına göz atın.

Prater’de dönme dolaba binin
Dünyanın en eski dönme dolaplarından olan Prater’e binin ve eski günlere doğru bir yolculuğa çıkın.

Ringstrasse’de tramvaya binin
Viyana’nın en güzel caddesinden biri olan Ringstrasse üstünde sefer yapan RingTram’a binin. Kentin bu güzel caddesini, tramvayla keşfedin.